Bu çalışmada Daha (Onur Saylak, 2017) ve Misafir (Andaç Haznedaroğlu, 2017) filmlerindeki mültecilerin temsili ve mekânsal deneyimleri, Marc Augé’nin yok-yer ve Giorgio Agamben’in çıplak yaşam ve kamp kavramları arasında bağlantı kuran bir kavramsal çerçevede, inşacı temsil kuramından yararlanılarak değerlendirilmiştir. Türkiye’de çekilen ve mültecileri konu alan her iki film de göç meselesini, ötekileştirilen kimlikler üzerinden ele almaktadır. Mültecilerin mekânsal deneyimleri akışkanlık yerine hareketsizlik ve geçicilik üzerinden belirlenmekte ve yeraltındaki bir depoda ya da kentin gettoları olarak ifade edilebilecek yok-yerlerde yaşayan mülteciler, Agamben'in tabiriyle “çıplak yaşam”a indirgenmektedir. Genel olarak mültecilerin temsil edilmesinde karşımıza çıkan “masum çocuk” ve “savunmasız kadın” figürlerinin seçimi ise mültecilerin yardıma muhtaç, kurban statüsünde sabitlenmesiyle sonuçlanmaktadır. Bu bağlamda mültecilere yönelik dışlayıcı bakışı göstermesi ve mültecileri etkin failler olarak sunmaması bakımından ortaklaşan iki film, farklı ideolojik yönelimlere sahip olmalarıyla ayrışmaktadır. Misafir, mültecileri ulus devlet vatandaşları tarafından kabul edilmesi gereken misafirler olarak değerlendiren empatik bir anlatı inşa ederken Daha misafir söylemini eleştirmekte ve mültecileri sömürüye açık hale getiren ve insan kaçakçılarını var eden iktidar ilişkilerini mikro yapılar üzerinden sorunsallaştırmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 4 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019Cilt: 6 Sayı: 2 |