The concept of the “minor,” drawn from Gilles Deleuze and Felix Guattari, is consis- tent with Spinozist and Nietzschean life philosophies of becoming. By drawing a line of escape from molar structures, the minor affirms difference, becoming, and life. Although Deleuze and Guattari’s literary criticism seems to focus on what the minor is and how minor language is formed, the idea of the minor is, in fact, immanent to life. In cinema, this is reflected in films that are time-images (genetic indicators), addressing, for example, peoples that do not yet exist, deterritorialization, collective enunciation, and attachment to the political. This study employs Deleuze’s approach to cinema and concepts drawn from his philosophy to discusses the becoming-fe- male in minor cinema. It does so through the lens of the movie Ghosts (Azra Deniz Okyay, 2020), a Turkish example of minor cinema that centers on micropolitics and allows for a broad analysis. The aim of the study is to analyze Deleuze’s thoughts on modern political cinema, which he connects with minor literature, and to show that there are minor components in Turkish cinema, specifically in the selected film. The study begins with the minor, treated as the political function of time-image cinema, and applies a horizontal and spiral method in line with Deleuze’s schizoanalysis. It observes that the film includes topics such as becoming-woman, becoming-other, poverty, class difference, and major domination. In this context, it argues that the film’s narrative, which is based on individual stories, is inherently political. In the film, the director uses a new approach that eschews clichés, abandons ideal worlds, and brings individual lines of escape to the fore. Through its deterritorialized, unrepre- sentable characters and formal features that make cinema tools stammer, minor cinema offers a different understanding of cinema.
Gilles Deleuze ve Felix Guattari’nin felsefi yaklaşımlarında ürettikleri kavramlarla bağlantılı olan minör, Spinozacı ve Nietzscheci oluşu içeren yaşam felsefeleri ile tutarlıdır. Minör, molar yapılardan kaçış hattı çizerek farklılığı, oluşu ve yaşamı olumlar. Deleuze ve Guattari’nin edebiyat incelemeleri, minör olanın ve minör dilin nasıl olacağına odaklanmış görünse de minör fikrinin aslında yaşama içkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu felsefenin sinemaya yansıması ise zaman-imge (genetik göstergeler) olarak nitelendirilen filmlerde, henüz olmayan bir halka seslenmek, yersizyurtsuzlaşma, kolektif sözcelem, politik olana bağlanmak gibi özelliklerle kendini göstermektedir. Çalışmada, sınırlandırılmış bir uzamda, Deleuze’ün sinema yaklaşımı ve felsefede ürettiği kavramlarla birlikte minör sinemada kadın-oluş tartışılmıştır. Bu kapsamda geniş bir analize imkân tanıyan ve mikropolitikayı merkeze alan Hayaletler (Azra Deniz Okyay, 2020) filmi incelenmiştir. Çalışmanın amacı, Deleuze’ün minör edebiyat ile bağlantı kurduğu modern siyasal sinema üzerine düşüncelerini analiz etmek ve seçilen örnek film özelinde Türk sinemasında minör bileşenlerin olduğunu göstermektir. Zaman-imge sinemasının siyasal işlevi olarak görülen minörden hareket eden çalışmada, Deleuze’ün şizoanalizine uygun yatay ve sarmal bir yöntem uygulanmıştır. Türk sinemasında minör bir sinema örneği olarak ele alınan filmde, kadın-oluş, öteki-oluş, yoksulluk, sınıf farkı ve majör tahakküm gibi konulara yer verildiği görülmüştür. Bu bağlamda, filmde bireysel hikâyelerden yola çıkan anlatının politikaya içkin olduğu tespit edilmiştir. Yönetmenin, klişelerden uzak yeni bir anlayışla ortaya koyduğu filmde, ideal dünyaların terk edildiği ve bireysel kaçış çizgilerinin öne çıktığı görülmektedir. Minör sinema yersizyurtsuz, temsil edilemeyen karakterleri ve sinema araçlarının kekeletilmesini sağlayan biçimsel özellikleriyle farklı bir sinema anlayışı ortaya koymaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sinema (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Kasım 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |